Mavi Hayaller

Mavi Dersler

 Mavi Dersler  

BİR SEVENİ OLMALI İNSANIN
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği
bir dostu olmalı insanın...
        "Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, 
bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
        "Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, 
söylemeden anlamalı...
         Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları,
      ...dalları, bitkin başına omuz, yaprakları, 
kanayan ruhuna merhem olmalı...
          En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında 
yanında durup koluna girebilmeli.
         Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.

Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş





 
 
UĞRUNDA ÖLMEK!!!

 

 
İki sevgili gece yolda motosikletle son gaz gidiyorlarmış. Kız korkmaya başlıyor ve lütfen yavaş gidermisin diyor. Erkek bir şartla giderim diyor kıza. Tamam diyor kız, erkek : beni sevdiğini söyle diyor. Kız bağırarak SENİ SEVİYORUM diyor oğlana. Şimdi bana sıkıca sarıl diyor oğlan. Kız sarılır ama hala son gaz sürüyordur oğlan motosikleti ve kıza derki: şu kaskımı alırmısın başımı çok sıktı. Kız kaskı alır ve kendisine takar.

.        Ertesi gün gazetede bir haber çıkar !!!!!!!

Freni patlayan bir motosiklet kaza yaptı ve motosikletteki iki kişiden motoru kullanan genç ölürken kız arkadaşı kazadan yaralı olarak kurtuldu yazmaktadır.

         Fakat işin aslı şudur ki !

motosikletle son gaz giderken genç freninin patladığını anlar ama kıza hissettirmez ve kızdan kendisine son bir kez sarılmasını ve seni seviyorum demesini ister ve sonrada bahaneyle kaskı sevdiğine verir, böylelikle onun hayatını kurtarır.

 

         İşte böyledir sevmek……!

         Sevdiği uğruna ölmek……….!



  
 

         İKİ GEZGİN MELEĞİN HİKAYESİ

    İki Gezgin Melek, geceyi geçirmek için oldukça varlıklı bir ailenin evinin kapısını çalmışlar. Aile, pek kaba bir üslupla, meleklere yatacak yer olarak koca malikanenin konuk odalarından birini vermek yerine, soğuk bodrumundaki küçük bir köşeyi göstermiş. Melekler buz gibi odanın soğuk ve sert zemininde kendilerine yatacak bir yer hazırlamaya çalışırken, Yaşlı Melek duvarda bir delik görmüş ve kalkıp deliği onarmaya girişmiş. Genç Melek, Yaşlı Meleğe bu hareketinin nedenini sorunca, Yaşlı Melek hafifçe gülümsemiş: Herşey, her zaman, göründüğü gibi değildir... Sabah malikaneden ayrılan melekler, gece bastırınca bir kez daha kalacak yer bulmak umuduyla, bu defa çok fakir bir çiftçi ailesinin kapısını çalmışlar. Son derece misafirperver olan fakir karı koca, sofralarında ne var ne yoksa meleklerle paylaştıktan sonra, onlara rahatça uyumaları için kendi yataklarını vererek yanlarından ayrılmışlar. Sabah güneş doğduğunda, melekler zavallı karı kocayı gözyaşları içinde bulmuşlar: Yegane geçim kaynakları olan tek inek de tarlalarının ortasında cansız yatmaktaymış. Genç Melek bu sefer iyice öfkelenerek Yaşlı Meleğe isyan etmiş: Bunun olmasına nasıl izin verebildin ?! O varlıklı kaba adamın herşeyi vardı ama sen kalktın ona yine de yardım ettin. Bu iyi yürekli fakir ailenin ise o tek inekten başka hiçbir şeyleri yoktu;buna rağmen onu bile paylaşmaya gönüllü oldular. Ama sen o ineği de yitirmelerine izin verdin!? Bunun üzerine Yaşlı Melek, Genç Meleğe dönerek şu cevabı vermiş: Herşey, her zaman, göründüğü gibi değildir. O zengin malikanenin bodrumunda kaldıgımız gece, duvardaki deliğin dibinde külçe külçe altın saklı olduğunu farkettim. Malikanenin sahibi bu kadar açgözlü olduğu için ve kendisine verilmiş şans sayesinde edindiği zenginliğin bir parçasını bile paylaşmaya yanaşmadığı için, ben de o deliği öyle bir kapatıp mühürledim ki artık arayıp bulsa da açamaz. Ve devam etmiş: Sonra, dün gece biz çiftçi ailesinin yatağında uyurken, Ölüm Meleğinin o çiftçinin karısını almaya geldiğini gördüm. Ben de onun yerine Ölüm Meleğine ineği verdim. Yaşlı Melek, gülümseyerek bir kez daha eklemiş: Herşey, her zaman, göründüğü gibi değildir. Bazen, işler istediğimiz gibi sonuçlanmadığında, aslında bizim de başımıza gelen tam da budur işte. Eğer inanıyorsanız, yapmanız gereken şey sadece, her sonucun her zaman sizin lehinize olduğuna güvenmektir. Bunun böyle olduğunu, ancak belirli bir zaman sonra öğrenebilecek olsanız bile Bazı insanlar, Hayatımıza girerler Ve çabucak çıkarlar.. Bazıları ise, Dostumuz olur Ve bir süre orada kalırlar..Yüreklerimizde O güzel ayak izlerini bırakarak.. Ve bu, İyi bir dost kazandığımız için, Bir daha asla Eskisi gibi olmayacağız demektir! Dün, tarih oldu. Yarın, bir gizemdir. Bugün ise bir armağan. Bu yüzden İngilizcede present, hem şu an hem de armağan anlamına gelir! Bence bu çok özel bir şey ..... her anı doyasıya yaşayın ve tadını çıkarmaya bakın ... Hayat, bir kostümlü prova değildir! Bil ki tam şu anda birisi seni düşünüyor. birisi sana değer veriyor. birisi seni özlüyor. birisi seninle olmak istiyor. birisi senin başının belada olmadığını umuyor. birisi ona verdiğin destek için sana minnettar. birisi elini tutmak istiyor.Birisi senin adına herşeyin iyi sonuçlanmasını ümit ediyor. birisi senin mutlu olmanı istiyor. birisi senin onu bulmanı diliyor. birisi senin başarılarını kutluyor. birisi sana bir armağan vermek istiyor. birisi SENİN bir armağan olduğunu düşünüyor. birisi seni seviyor. birisi senin gücüne hayranlık duyuyor. birisi seni düşünüyor ve gülümsüyor. birisi üzerinde ağladığın omuzun kendi omzu olmasını istiyor. Kimseden umutlarını almayın. Sahip olduğu tek şey bu olabilir




SADECE “İKİ ŞEY”

          İşte bizi biz yapan iki şeyler. Hayatımızdaki ikileri gözden geçirelim. İkilik yapma dan , tek’e ulaşma arzusuyla

 

             İki şey insanı ”nitelikli insan” yapar:

         1)     İradeye hakim olmak

2)     Uyumlu olmak.

İki şey “ekstra değer” katar:

1)     Hitabet ve diksiyon eğitimi almak

   2)      Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek.

İki şey geri bırakır:

1)     Kararsızlık

2)     Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar:

1)     Nitelikli çevre

2)     Biraz delilik

İki şey başarının sırrıdır:

1)     Ustalardan ustalığı öğrenmek

2)     Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:

1)     Niyetinin saf olması

2)     Ruhsal fedakarlık

İki şey milyonlarca insandan ayırır:

1)     sorunun değil çözümün parçası olmak

2)      Hayata ve her şeye yeni bakış açısıyla yaklaşabilmek.

İki şey gelişmeyi engeller:

1)     Aşırılık

2)     Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir:

1)     Tebessüm

2)     Sukut

İki şey “kalitesiz insan” ın özelliğidir:

1)     Şikayetcilik

2)     Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:

1)     Bakış açısını değiştirmek

2)     Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller:

1)     Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek

2)     Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür:

1)     Demagoji

2)      Kendini ağıra satmak.





İYİ DÜŞÜN!!!!!
Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki  oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğinigörmüş. Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline  çekiçle vurmaya başlamış.

Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında, bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle:
 
"Babacığım, kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm." demiş ve sonra  babasına şu soruyu sormuş:
 
"Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?"
Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş...
  
Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü hatırlayın. Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün.
 
 
Kamyonlar onarılabilir, ama kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman onarılamaz; genellikle kişiyle  performansı arasındaki farkı göremeyiz.
 
İnsan hata yapar. Hepimiz hata yaparız. Fakat öfkeyle ve düşünmeden  yapılan şeyler insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Harekete geçmeden önce durun ve düşünün. Sabırlı olun. Anlayış  gösterin ve sevin
.






 Karşılıksız Sevgi...

Bu, Kuzey Irak'ta savaşan ve sonunda evine dönecek olan Mehmet adında bir askerin hikayesidir.

Mehmet evine gitmeden önce, İstanbul'da bulunan anne babasına telefon açtı.

 “Sevgili anne ve babacığım, sonunda eve geliyorum ama bir şey sormak istiyorum. Bir arkadaşımı da beraber eve getirebilir miyim?

 “Tabii ki' diye cevapladılar. 'Onunla tanışmaktan mutluluk duyarız.'  

 “Ama bilmeniz gereken bir şey var' diye Mehmet devam etti,

 'O savaşta ağır yaralandı. Kara mayınına bastı ve kolu ile bacağını kaybetti. Başka gidecek hiçbir yeri yok. Onun bize gelmesini ve bizimle yaşamasını istiyorum'.

 ''Bunu duyduğuma çok üzüldüm oğlum, belki kalacak başka bir yer bulması için ona yardımcı olabiliriz'

'O hayır, onun bizimle yaşamasını istiyorum der...''

 'Oğlum,' dedi babası,

 'Sen ne istediğinin farkında değilsin. Böyle büyük bir sorunu olan birisi bizi çok rahatsız eder. Bizim kendi hayatımız var ve böyle farklılığa izin veremeyiz. Bence sen eve gelmeli ve bu çocuğu unutmalısın. O kendi yaşamını devam ettirmenin bir yolunu bulacaktır.'

O andan sonra, Mehmet telefonu kapattı. Anne ve babası ondan başka bir söz duymadılar...

Birkaç gün sonra, İstanbul polisinden bir telefon geldi. Oğullarının bir binadan düşerek öldüğünü söylediler. Polise göre intihardı. Anne ve baba telaşla uçağa binerek oğullarının teşhisini yapmak için atladığı ildeki devlet hastanesinde bulunan teşhis morguna gittiler. Mehmet’i teşhis etmişlerdi. Ama gözleri fal taşı gibi açılarak... Bilmedikleri bir şeyi fark ettiler. Mehmet’in bir bacağı ve bir kolu yoktu...

 Bu hikayedeki anne ve baba birçoğumuza benzer. Etrafımızda iyi görünen ve neşeli insanları sevmek bize kolay gelir, ama bize rahatsızlık veren özellikle bizim kadar sağlıklı olmayan, bizim kadar güzel olmayan ve bizim kadar zeki olmayan insanlardan uzak durmayı tercih ederiz. Çok şükür ki bizi bu kategoride gören birisi yok. Karşılıksız sevmeyi başaran birisi sonsuza kadar ailemizdendir; ne kadar çirkin, ne kadar fakir, ne kadar engelli olursak olalım. Bu gün yatmadan önce ALLAH'a biraz daha dua ederek insanları oldukları gibi kabul etmemizi sağlamasını isteyelim ve ne kadar farklı olurlarsa olsunlar onlara karşı daha anlayışlı olabilmeyi
isteyelim. Arkadaşlar çok nadir bulunan cevherlerdir. Onlar sizi güldürür ve başarmanız için destekler. Bazen tek kelime bazen bir cümle paylaşırlar ama her zaman kalbinizi ona açmanızı beklerler....!!!!

 

Marangoz....
Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. İş veren müteahhidine, çalıştığı konut yapım işinden ayrılmak ve eşi, büyüyen ailesi ile birlikte daha özgür bir yaşam sürmek tasarısından söz etti. Çekle aldığı ücretini elbette ödeyecekti. Emekli olmak ihtiyacındaydı , ne varki meteahhit iyi işçisinin ayrıldığına üzüldü ve ondan kendine bir iyilik olarak son bir ev daha yapmasını istedi. Marangoz kabul etti ve işe girişti, ne varki gönlünün yaptığı işte olmadığını görmek pek kolaydı. Baştan savma bir işçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı. Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne talihsizlikti!.. İşini bitirdiğinde,işveren evi gözden geçirmek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı. “Bu ev senin” dedi, “Sana benden hediye”. Marangoz şoka girdi. Ne kadar utanmıştı! Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi! O zaman onu böyle yaparmıydı!

        

Bizim içinde bu böyledir. Günbe gün kendi hayatımızı kurarız. Çoğu zamanda, yaptığımız işe elimizden gelenden daha azını koyarız. Sonrada, şoka girerek, kendi kurduğumuz evde yaşayacağımızı anlarız. Eğer tekrar yapabilsek, çok daha farklı yaparız. Ne varki, geriye dönemeyiz.

 

Marangoz sizsiniz. Hergün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz. “Hayat bir kendin yap tasarımıdır” demiştir biri. Bugün yaptığınız davranış ve seçimler, yarın yapacağınız evi kurar. Öyle ise onu akıllıca kurun.

 

 

 

Bir varmış bir yokmuş...

 

Bir varmış bir yokmuş geçmiş zaman içinde kalbur saman içinde bir küçük serçe ile birde ormanın derinlerinde kurumaya yüz tutmuş bir ağaç varmış. Ağaç kurumamakta direnirken günler su gibi akıp gidermiş. Günlerden bir gün kanat çırparak yaralanmış olan serçe kurumaya yüz tutmuş bu ağacın dalına konuvermiş. Başlamışlar konuşmaya birbirlerini tanımaya zaman su gibi geçmiş günler aylar derken kurumakta olan ağaç serçeye aşık oluvermiş. Serçede bu aşka karşılık vermiş tabi ki.  Ağaç çok mutluymuş, çünkü kurumaya yüz tuttuğuiçin ne geleni ne gideni, nede arayanı varmış. Serçe gün geçtikçe iyileşmiş,ve bir gün veda etmek istemeden kanat çırparak uzaklaşıvermiş ağaçtan. Ağaç çok üzülmüş çok içerlemiş bu duruma ama umudunu hiç yitirmemiş geleceğinden. Fakat gidişinin ardından öyle bir fırtına kopmuş ki yıkılmaktan korkmuş ağaç, umudu direnci olmuş fırtınaya, çünkü serçesi gelirde konacak dal bulamaz diye düşünürmüş. Fırtına dinmiş umutları bitmemiş ağacın. Ve bir gün hiç beklemediği bir anda serçe kanat çırparak süzülmüş ağaca doğru konuvermiş dalına, dertleşip özlem gidermişler,ağaç bekliyormuş ki kaldıkları yerden devam etsinler aşklarına,fakat serçe döndüm demiş ama bir ağaç daha buldum. Şok olmuş ağaç eli kolu bağlıymış saçakları kök salmış kıpırdayacak hali yokmuş,ağaç çok üzülmüş içerlemiş bu duruma,yapacak bir şeyi yokmuş çaresizlik kıvrandırmaya başlamış, serçe bir süre gezinmiş dallarında,ağaç için, acıyla mutluluk,kederle umut birbirine karışmış, çünkü serçe her an uçmaya hazır durumdaymış,ağaç her gün içinden gitmesin diye dualar etmeye başlamış,onu durdurmanın hesabını yapmış fakat çıkamamış işin içinden.sonunda ağaç demiş ki; kendin karar vermelisin,bendeki delice bir tutku,deli bir aşk,seni durduramam,sana  bir kuru sevgimden başka verecek bir şeyim yok,bu söz üzerine düşünmeye başlamış serçe, gitmek mi zor kalmak mı hala düşünürmüş,...............................

 
  Mavi Şiirler
  Mavi Dersler
  Mavi Sözler
  Mavi Aşk
 

    Sadece Mavi
    Kullanıcı Adı:
    Şifre:
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol