Mavi Dersler
Mavi Dersler | ||||||
BİR SEVENİ OLMALI İNSANIN Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş
İki sevgili gece yolda motosikletle son gaz gidiyorlarmış. Kız korkmaya başlıyor ve lütfen yavaş gidermisin diyor. Erkek bir şartla giderim diyor kıza. Tamam diyor kız, erkek : beni sevdiğini söyle diyor. Kız bağırarak SENİ SEVİYORUM diyor oğlana. Şimdi bana sıkıca sarıl diyor oğlan. Kız sarılır ama hala son gaz sürüyordur oğlan motosikleti ve kıza derki: şu kaskımı alırmısın başımı çok sıktı. Kız kaskı alır ve kendisine takar.
. Ertesi gün gazetede bir haber çıkar !!!!!!! Freni patlayan bir motosiklet kaza yaptı ve motosikletteki iki kişiden motoru kullanan genç ölürken kız arkadaşı kazadan yaralı olarak kurtuldu yazmaktadır. Fakat işin aslı şudur ki ! motosikletle son gaz giderken genç freninin patladığını anlar ama kıza hissettirmez ve kızdan kendisine son bir kez sarılmasını ve seni seviyorum demesini ister ve sonrada bahaneyle kaskı sevdiğine verir, böylelikle onun hayatını kurtarır.
İşte böyledir sevmek……! Sevdiği uğruna ölmek……….!
İşte bizi biz yapan iki şeyler. Hayatımızdaki ikileri gözden geçirelim. İkilik yapma dan , tek’e ulaşma arzusuyla
İki şey insanı ”nitelikli insan” yapar: 1) İradeye hakim olmak 2) Uyumlu olmak. İki şey “ekstra değer” katar: 1) Hitabet ve diksiyon eğitimi almak 2) Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek. İki şey geri bırakır: 1) Kararsızlık 2) Cesaretsizlik İki şey kaşif yapar: 1) Nitelikli çevre 2) Biraz delilik İki şey başarının sırrıdır: 1) Ustalardan ustalığı öğrenmek 2) Kendini güncellemek İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır: 1) Niyetinin saf olması 2) Ruhsal fedakarlık İki şey milyonlarca insandan ayırır: 1) sorunun değil çözümün parçası olmak 2) Hayata ve her şeye yeni bakış açısıyla yaklaşabilmek. İki şey gelişmeyi engeller: 1) Aşırılık 2) Felakete odaklanmış olmak İki şey çözüm getirir: 1) Tebessüm 2) Sukut İki şey “kalitesiz insan” ın özelliğidir: 1) Şikayetcilik 2) Dedikodu İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer: 1) Bakış açısını değiştirmek 2) Karşındakinin yerine kendini koyabilmek İki şey yanlış yapmanı engeller: 1) Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek 2) Hak yememek İki şey kişiyi gözden düşürür: 1) Demagoji 2) Kendini ağıra satmak.
Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında, bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle:
Bu, Kuzey Irak'ta savaşan ve sonunda evine dönecek olan Mehmet adında bir askerin hikayesidir. Mehmet evine gitmeden önce, İstanbul'da bulunan anne babasına telefon açtı. “Sevgili anne ve babacığım, sonunda eve geliyorum ama bir şey sormak istiyorum. Bir arkadaşımı da beraber eve getirebilir miyim? “Tabii ki' diye cevapladılar. 'Onunla tanışmaktan mutluluk duyarız.' “Ama bilmeniz gereken bir şey var' diye Mehmet devam etti, 'O savaşta ağır yaralandı. Kara mayınına bastı ve kolu ile bacağını kaybetti. Başka gidecek hiçbir yeri yok. Onun bize gelmesini ve bizimle yaşamasını istiyorum'. ''Bunu duyduğuma çok üzüldüm oğlum, belki kalacak başka bir yer bulması için ona yardımcı olabiliriz' 'O hayır, onun bizimle yaşamasını istiyorum der...'' 'Oğlum,' dedi babası, 'Sen ne istediğinin farkında değilsin. Böyle büyük bir sorunu olan birisi bizi çok rahatsız eder. Bizim kendi hayatımız var ve böyle farklılığa izin veremeyiz. Bence sen eve gelmeli ve bu çocuğu unutmalısın. O kendi yaşamını devam ettirmenin bir yolunu bulacaktır.' O andan sonra, Mehmet telefonu kapattı. Anne ve babası ondan başka bir söz duymadılar... Birkaç gün sonra, İstanbul polisinden bir telefon geldi. Oğullarının bir binadan düşerek öldüğünü söylediler. Polise göre intihardı. Anne ve baba telaşla uçağa binerek oğullarının teşhisini yapmak için atladığı ildeki devlet hastanesinde bulunan teşhis morguna gittiler. Mehmet’i teşhis etmişlerdi. Ama gözleri fal taşı gibi açılarak... Bilmedikleri bir şeyi fark ettiler. Mehmet’in bir bacağı ve bir kolu yoktu... Bu hikayedeki anne ve baba birçoğumuza benzer. Etrafımızda iyi görünen ve neşeli insanları sevmek bize kolay gelir, ama bize rahatsızlık veren özellikle bizim kadar sağlıklı olmayan, bizim kadar güzel olmayan ve bizim kadar zeki olmayan insanlardan uzak durmayı tercih ederiz. Çok şükür ki bizi bu kategoride gören birisi yok. Karşılıksız sevmeyi başaran birisi sonsuza kadar ailemizdendir; ne kadar çirkin, ne kadar fakir, ne kadar engelli olursak olalım. Bu gün yatmadan önce ALLAH'a biraz daha dua ederek insanları oldukları gibi kabul etmemizi sağlamasını isteyelim ve ne kadar farklı olurlarsa olsunlar onlara karşı daha anlayışlı olabilmeyi Marangoz....
Bizim içinde bu böyledir. Günbe gün kendi hayatımızı kurarız. Çoğu zamanda, yaptığımız işe elimizden gelenden daha azını koyarız. Sonrada, şoka girerek, kendi kurduğumuz evde yaşayacağımızı anlarız. Eğer tekrar yapabilsek, çok daha farklı yaparız. Ne varki, geriye dönemeyiz.
Marangoz sizsiniz. Hergün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz. “Hayat bir kendin yap tasarımıdır” demiştir biri. Bugün yaptığınız davranış ve seçimler, yarın yapacağınız evi kurar. Öyle ise onu akıllıca kurun.
Bir varmış bir yokmuş...
Bir varmış bir yokmuş geçmiş zaman içinde kalbur saman içinde bir küçük serçe ile birde ormanın derinlerinde kurumaya yüz tutmuş bir ağaç varmış. Ağaç kurumamakta direnirken günler su gibi akıp gidermiş. Günlerden bir gün kanat çırparak yaralanmış olan serçe kurumaya yüz tutmuş bu ağacın dalına konuvermiş. Başlamışlar konuşmaya birbirlerini tanımaya zaman su gibi geçmiş günler aylar derken kurumakta olan ağaç serçeye aşık oluvermiş. Serçede bu aşka karşılık vermiş tabi ki. Ağaç çok mutluymuş, çünkü kurumaya yüz tuttuğuiçin ne geleni ne gideni, nede arayanı varmış. Serçe gün geçtikçe iyileşmiş,ve bir gün veda etmek istemeden kanat çırparak uzaklaşıvermiş ağaçtan. Ağaç çok üzülmüş çok içerlemiş bu duruma ama umudunu hiç yitirmemiş geleceğinden. Fakat gidişinin ardından öyle bir fırtına kopmuş ki yıkılmaktan korkmuş ağaç, umudu direnci olmuş fırtınaya, çünkü serçesi gelirde konacak dal bulamaz diye düşünürmüş. Fırtına dinmiş umutları bitmemiş ağacın. Ve bir gün hiç beklemediği bir anda serçe kanat çırparak süzülmüş ağaca doğru konuvermiş dalına, dertleşip özlem gidermişler,ağaç bekliyormuş ki kaldıkları yerden devam etsinler aşklarına,fakat serçe döndüm demiş ama bir ağaç daha buldum. Şok olmuş ağaç eli kolu bağlıymış saçakları kök salmış kıpırdayacak hali yokmuş,ağaç çok üzülmüş içerlemiş bu duruma,yapacak bir şeyi yokmuş çaresizlik kıvrandırmaya başlamış, serçe bir süre gezinmiş dallarında,ağaç için, acıyla mutluluk,kederle umut birbirine karışmış, çünkü serçe her an uçmaya hazır durumdaymış,ağaç her gün içinden gitmesin diye dualar etmeye başlamış,onu durdurmanın hesabını yapmış fakat çıkamamış işin içinden.sonunda ağaç demiş ki; kendin karar vermelisin,bendeki delice bir tutku,deli bir aşk,seni durduramam,sana bir kuru sevgimden başka verecek bir şeyim yok,bu söz üzerine düşünmeye başlamış serçe, gitmek mi zor kalmak mı hala düşünürmüş,............................... |
|